Cuma, Aralık 01, 2006

 

ARALIK 2006

Bu ay Kampüs’te Feride Çiçekoğlu’nu konuk ettik. Öğrencilerinin karşısına her çıkışında heyecanlanan Feride Çiçekoğlu’nun bu kez heyecanı farklıydı. Onda gençlik yıllarının anılarını canlandıran, fazla konuşmadan da anlaşabileceğinden emin olduğu, kitaplarınının hepsini okumuş, filmlerini izlemiş, bu söyleşi için çok iyi hazırlanmış bir gurubun karşısında olmanın heyecanıydı bu. Duygularını böyle anlatan Feride Çiçekoğlu, sınav öncesi notlarına son bir kez daha bakan çalışkan öğrenci titizliğiyle, söyleşi başlamadan bizler masada yiyip içerken, bara sokulup “Suyun Öte Yanı”na bir göz attı.

Mimarlıktan, yazarlığa, senaryo yazarlığından, öğretim üyeliğine uzanan yaşamında Feride Çiçekoğlu, öğretmenlikte kendini bulduğunu söylüyor.

Feride Çiçekoğlu, 1968-1973 döneminde öğrenimini tamamladığı Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde hiçbir öğrenci olayına karışmamışken, Fulbright bursu ile gittiği Pennsylvania Üniversitesi’nde doktora tezini hazırlarken sisteme duyduğu tepki nedeniyle üniversiteyi bırakıyor ve Türkiye’ye dönüyor. Kafasında soru işaretleri ve bu sorulara bulduğu yanıtlarla...Hacettepe Üniversitesinde yaptığı bir konuşmada “kapitalist düzende şehir planı yapılamayacağını” söyleyince, 141/5 ten, yani yüksek sesle düşünmekten, dört yılını hapiste geçiriyor 12 Eylül Cunta döneminde.

Babası hapisten çıktığı günlerde onu, yakın arkadaşı Kazım Taşkent’le tanıştırıyor. Kazım Taşkent gibi samimi ve duygusal bir adamı bulunca dökülüveriyor Feride, Barış’ı ve cezaevini anlatıyor. Kazım Taşkent de, “Bunları yazacaksın!” diyor.

İlk kitabı “Uçurtmaları Vurmasınlar” yayımlandıktan uzunca bir süre sonra Tunç Başaran bir sürü şanslı raslantı sonucu Feride Çiçekoğlu’na ulaşıyor ve film yapmayı teklif ediyor. O güne kadar Feride’nin sinemaya ya da senaryoya ilişkin hiç mi hiç bilgisi yok.

Suyun Öte Yanı, “Uçurtmayı Vurmasınlar” ın senaryosunu tartışmak üzere ekip olarak Cunda adasına gittiklerinde ortaya çıkıyor. Feride senaryoyu yazıyor, Tomris Giritlioğlu da filmi çekiyor. Feride Çiçekoğlu filmden sonra; film içine sinmediği için romanı yazıyor. Kitaptaki birçok öğe annesinden izler taşıyor. Bunlar senaryoda yok. Tomris Giritlioğlu kitabı okuyunca gönül koyuyor,“Bu ayrıntılar neden senaryoda yoktu?” diye.

“Suyun Öte Yanı”nda Cunda’yla Midilli arasındaki paralel yaşamları anlatıyor Feride Çiçekoğlu. Özgürlüğü için Cunda 'ya kaçan bir Yunanlı avukatı, özgürlüğü için “suyun öte yanı”na kaçmak isteyen bir Türk devrimciyi, mutsuz, ama iyi yürekli Sıdıka Hanımı, Arap Mustafa' yı, Nihal'i, Ertan’ı; taş sokakları, kilisesi, insanlarıyla Cunda'yı anlatıyor. İki toplumun zoraki göçleri, hasretleri, acılarıyla yoğrulmuş bir öykü “Suyun Öte Yanı”.

Feride Çiçekoğlu’nun öyküleri genellikle yolculuklarda ortaya çıkıyor: Uzun yollarda, otobüslerde, dolmuşlarda, vapurlarda.Bütün kitaplarında yollar ve hasretler var. Kendisini hep yersiz yurtsuz hissetmesinden belki de... Belki de aidiyetsizlik duygusundan...

Bu bir yere ait olmama duygusuyla çok kolay gidebiliyor Feride Çiçekoğlu. Gitmenin, yeniliğin, yolların, hasretlerin iyi olduğuna inanıyor. Gene bir yolculuk sonucu, Finlandiya’ya yerleşmeye karar veriyor ve orada “100’lük Ülke”yi doğuran öykü yaşanıyor. Fotoğraf makinası için film almak üzere otelin marketine gidiyor. Satıcı nasıl bir film istediğinini soruyor. 36’lık diyor Feride bu “nasıl” sorusuna şaşarak. “Asası”, diyor satıcı, “kaç olacak?” “100...her zaman aldığım gibi...”. “Burada 100’lük olmaz.” diyor satıcı, “Bu ülkede güneş yoktur, 100’lükle çekemezsiniz.” O anda vazgeçiyor düşüncesinden. Güneş olmayan ülkede yaşanır mı?

Gülmeyi ve ironiyi cezevinde öğreniyor Feride Çiçekoğlu.“Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?” öyküsündeki ironik gülme krizini bu maphusluk olmasa anlatamayacağını, birşeyler yazdıysa orada geçirdiği yıllara borçlu olduğunu söylüyor:

“Koğuşta 60 kişi üst üste bir yaşam...Gizli gizli tiyatro oynuyoruz. Yasak...Defter, kitap, kalem yasak....Köşede oynuyoruz. Bir kişi nöbetçi oluyor. Duyulmasın diye mazgalın başında poşet hışırdatıyor. Görüş günlerinde hışırdayan torbalar gelince seviniyorduk, tiyatro torbası geldi diye...Birisinin kitapları arasında bir pembe dizi kitabı bulduk. Gözden kaçmış, yırtık pırtık, başı sonu yok...İngilizce. Ben çevirdim anlatırım diye...o kitaptaki her anı balllandıra ballandıra anlatmaya başladım kendimden birşeyler katarak ..bunlar yazarlık alıştırmalarıymış...izleyiciyi tutmak, kitaptaki olayları senaryolaştırarak aktarmak...”

Yunanistan’da, Türkiye’dekinden daha çok basılan, satan ve sevilen “Suyun Öte Yanı”ndan dolayı Feride Çiçekoğlu’nu Yunanlılar sokakta çeviriyor, sarılıyor, öpüyor, ona anılarını anlatıyorlarmış. Öylesine bir sıcaklık yayıyor Feride. Biz de doyamadık ona, sarıp sarmalamak istedik. O kadar tatlı, sıcak, zarif ve içten ki...

This page is powered by Blogger. Isn't yours?