Cumartesi, Eylül 02, 2006

 

EYLÜL 2006

EDEBİYAT KULÜBÜ EYLÜL 2006

Vildan Ertürk (Arch 79)

Edebiyat kulübü tatil, sıcak demedi okumaya devam etti.

İlk kitabımız Le Guin’in “Mülksüzler” iydi. Ursula Kroeber Le Guin; bilimkurgunun en yaratıcı ve özgün yazarlarından biri. Mülksüzler, ona bilimkurgunun oscarları sayılan Hugo ve Nebula’yı kazandırmış.

Bu kitabı bu kadar özgün ve “aykırı” yapan; yazarın anarşist/sosyalist ütopyasını edebi açıdan bu kadar iyi ele almış olmasıdır.

Anarşist bir toplumda devlet,ordu,polis,yönetici meclis ve iktidar organları mevcut değildir. İnsanların özgür ve kendi kararlarından sorumlu oldukları kabul edilir.
Mülksüzler, orijinal adıyla “The Dispossessed”, Le Guin’in 1974 yılında yazdığı bir kitap. Mülksüzler, klasik ütopya tanımına girmemekte. Çünkü ütopyaların çağrıştırdığı zengin ve muhteşem bir dünya, iyi bir toplum ve barış, bu kitabın konuları arasında değil.

Yazar,insanların bugünkü toplumunda egemen olan acılarında, eşitsizliklerin, sömürünün çoğunun kaynağında -romanın adı ile ilintili olarak- “mülkiyeti” görür. Ona göre: “Bir hırsız yaratmak için, bir sahip yaratın; suç yaratmak istiyorsanız, yasalar koyun.”Kitabın anarşistleri, ideal toplum yolunda önemli adımlar atmışsalar da, henüz almaları gereken yolları vardır. Çünkü özgür komün toplumunda bile otorite baskısı vardır. Bu bir mahkeme veya devlet in değil, önyargıların, tecrit etme politikalarının ve ayıplamaların baskısıdır.

Son söz Le Guin’in anarşist kahramanına ait:“…Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrim'i satın alamazsınız. Devrim'i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır, ya da hiç bir yerde!”İkinci kitabımız, John Fowles’un, “Koleksiyoncu” adlı eseriydi.
Fowles, 1926'da Essex'te doğdu. Oxford Ünivesitesi'nde Fransızca eğitimi gördü. Fransa ve Yunanistan'da öğretmenlik yaptı. 1963'te yayımlattığı ilk romanı “Koleksiyoncu”nun başarısı ardından kendini tamamen yazarlığa verdi. Sonraki yıllarda yazdığı “Fransız Teğmenin Kadını” postmodern romanın öncülerinden biri sayıldı.

Fowles’un anlatı yapısının güçlü, karakterlerinin canlı ve inandırıcı olması, beyazperde de sevilmesine neden olmuştur. “Koleksiyoncu”, 1965'te çekilmiş, kısa süre içinde sinema klasikleri arasında yerini almıştır. 1968'de çekilen “Büyücü” ve 1984'te çekilen “Fransız Teğmenin Kadını” büyük ilgi görmüştür.

“Koleksiyoncu” nun anlatıcısı, yirmilerinin ortasında, yetim büyümüş bir gençtir ve kelebek koleksiyonu yapmaktadır. Bir şans oyununda yüklü miktarda para kazandıktan sonra kale gibi bir mahzeni olan bir malikaneye kapanır. Miranda Grey adında hayat dolu bir sanat öğrencisini kaçırır ve hapseder. Güçlü bir iradeye sahip genç kadın bir günlük tutar, konuşmalarını kaydeder ve Clegg onun saygısını kazanmaya çalışırken, o kaçma planları yapar. Miranda küçük zaferler kazansa da sonunda zatürreeden ölür. Romanın sonunda koleksiyoncu deneyimini tekrarlamak düşüncesine takılıp kalmıştır.

John Fowles, 6 Kasım 2005 günü hayata veda etti.

Üçüncü kitabımız, İran edebiyatının öncü yazarı Sadık Hidayet’in, 1937’de Bombay’da yayımlanan başyapıtı “Kör Baykuş” du. Kitap otobiyografisi olmasa da, iç dünyasının yoğun bir dökümü, acı ve ızdırap dolu yaşamının hikayesidir Hidayet’in.

Sadık Hidayet, 17 Şubat 1903 tarihinde Tahran'da dünyaya geldi ve bu kentteki Fransız Lisesi'nde eğitim gördü. 1925 yılında eğitimini sürdürmek amacıyla Avrupa'ya gitti. Fransa ve Belçika'da geçirdiği dört yılın ardından İran'a döndü ve kısa sürelerle çeşitli işlerde çalştı.
Sonunda tüm hayatını Batı Edebiyatı çalışmalarına ve İran tarihi ile folklorunu araştırmaya adadı. Hidayet birçok hikâye, kısa roman, iki tarihi dram, bir oyun, bir seyahatname ile bir dizi yergili komedi ve taslak kaleme aldı. Yazıları arasında ayrıca birçok edebiyat eleştirisi, İran folkloru ile ilgili araştırmalar ve Orta Farsça ile Fransızcadan yapılmış çeviriler yer alır. Sadık Hidayet, İran Dili ve Edebiyatını uluslararası çağdaş edebiyatın bir parçası haline getiren yazar olarak kabul edilir.

Sonraki yıllarda, zamanın sosyo-politik problemlerinin de etkisiyle, İran'ın gerilemesinin sebebi olarak gördüğü monarşiye ve ruhban sınıfına yoğun eleştiriler yöneltmeye başladı. Eserleri aracılığıyla bu iki kurumun suistimallerinin İran milletinin sağırlığının ve körlüğünün sebebi olduğunu gösterme çabasına girdi.

9 Nisan 1951 günü Paris’teki dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı.

Yalnızca bu üç kitap değil tabii ki kulübümüzün etkinlikleri: Konuklar, söyleşiler, türküler eşliğinde okunan öyküler, adalar; eh bir de olmazsa olmaz: rakılar, peynirler, kavunlar...

This page is powered by Blogger. Isn't yours?